29 Temmuz 2010 Perşembe

biriktirmek, eğer mekan müsait değilse zamanla külfete dönüşüyor!

son iki gündür "11'e 10 kala" filmi hiç aklımdan çıkmıyor; her ne kadar biriktirme huyum o dereceye varmamış olsa da, bir gün oradaki ihtiyara dönüşmemek için, yaşadığım mekan oradakine benzetmesin diye bütün gücümle çabalıyorum.

son iki gündür, dokuz ay önce yanlarından ayrıldığım ailemin evinde hala korkutucu bir toplam arz eden kitap ve dergilerimi tasnif ve imha ediyorum. evet, ikinci hamleyi hiç kendimden beklemezdim ama insan mecbur kalınca el mahkum oluyor.

artık yayında olmayan edebiyat ve sinema dergileri, unutulmuş sergilerin broşürleri, yığın yığın gazete küpürleri; hepsi, önce üstünkörü bir denetimden geçip, çünkü bir dalsam bir daha bugüne dönemeyebilirim, evin kapısına taşınıyorlar, fazla zaman kaybetmeden de sokaktaki çöp kutusuna, yoksa her an fikrimi değiştirebilirim.

yine de, insafsız olamıyorum; ayrılmaya kıyamadığım o kadar çok şey var ki! şimdilik bir kenara ayırdığım ama kesin on-onbeş yıl sonraki ikinci dalgada çöpü boylayacak olan nice şey, eski odamın ortasında yeni yerlerine yerleştirilmek üzere küçük küçük yığıncıklar oluştururken, bazıları da şimdi yaşadığım mekana götürülmek üzere kolilere konmayı bekliyorlar.

son iki gündür kişisel geçmişime yaptığım bu tozlu yüzey kazısı sayesinde, hafızamdan çıkmış bir sürü doküman da günyüzüne çıkıp bana kendilerini hatırlattı. tabii onlarla birlikte hatıralar da...

1 yorum:

  1. Eşya biriktirmek, para biriktirmek insanın doğasında var sanırım. Karganın cevizleri biriktirmesi, sincapın fındıkları biriktirmesi gibi bir iç güdü olsa gerek. İnsanlar da biriktirmeyi seviyor.

    Kimisi eski dergileri biriktirir, kimisi para, kimisi daire almaya doyamaz. Bir daire, bir daire, bir daire daha alır. Sonra herkes gibi biriktiren insan da ölür. Eşyaları mirasçılara kalır. Mirasçılar bir miras avukatı tutar, mirası paylaşırlar. Sonrası mı?

    Sonrası; sen sağ, ben selamet...

    YanıtlaSil